22 Aralık 2011 Perşembe

yeni yıl yaklaşıyor..

---->2012<----

güzel bir yıl olsun,
içinde yeni sevinçler,
yeni başlangıçlar,
yeni umutlar olsun..

dertler,
üzüntüler,
sıkıntılar
arka planda kalsın,
sadece güzel şeyleri hatırlatsın bize..


hayat gülsün hepimize :)
mutlu yıllar..

17 Aralık 2011 Cumartesi

bir tutam çocuk olmak..



sanırım yaşım ilerledikçe çocukluğumu özlüyorum..çocukluk arkadaşlarımı, oturduğum mahalleyi, evimi, saf-temiz kalabilmeyi başaran insanları..komşularımızı..vs. vs..ne kadar da kıymetliymiş o günler, zaten kıymetini bilmiştim, ancak şimdi daha da iyi anlıyorum ne kadar da değerli olduklarını her birinin..



çocuk olmak, ayrıcalıktır! hiç kimse size söylediklerinizden ötürü sorumluluk yüklemez..hiç bir zaman kaygınız yoktur..uyanırsınız, yemek yersiniz ve doğru sokağaaa..benim gibi bir kızsanız erkek kardeşlerinizle birlikte bir sürü erkek çocuğunun içinde misket oynarsınız, onlarla birlikte futbol oynarsınız tabi kız olduğunuz için kaleci olmanız da kaçınılmazdır :) en uzağa tükürük fırlatmaca :) kışın leğenlerin içine binip kadın-erkek, yaşlı-genç demeden aşağı doğru uçurumlaşan mahallenizde kaymaca :) ve daha neler neler..




bütün bunları yaşayarak büyüdüğüm için kendimi ayrıcalıklı hissediyorum, çünkü ben bir çocuk gibi yaşadım..çocuk gibi hayaller kurdum; çocuk gibi eğlendim..günümüz çocukları için üzülüyorum, daha küçücükken elleri kreşe, anaokuluna bırakılmak zorunda kalıyorlar..biraz büyümeye başladıklarında ise tek eğlenceleri play-station salonları :( çünkü maalesef günümüz dünyası ve şartları bunları gerektiriyor..artık anneler aynı zamanda bir çalışan..ne yeteri kadar büyüdüklerine şahit olabiliyoruz çocuklarımızın, ne de ihtiyaçları olduğu zamanlarda yanlarında..



kim bilir belki bir gün dünya değişir, belki biz değişiriz..belki düşüncelerimiz..belki parayla çocuğumuza yüklemek istediğimiz donanımı sağlamanın tek başına yeterli olmadığını anlarız bi gün..aslolanın; onun hayallerinde mutlu bir aile görmek olduğunu, istediği zamanlarda ebeveynlerinin yanında olduğunu bilmek olduğunu, ne zaman sizi yanında görmek istese “şu anda olmaz, işlerim var, belki hafta sonu yapabiliriz” cümlelerini duymak zorunda kalmayacağını öğreniriz. Bunları öğrendiğimizde belki onlar büyür, biz de çocuk oluruz bir tutam..

8 Aralık 2011 Perşembe

tohumunda empati yoksa aşkın..

İşte o zaman ne yaparsanız yapın  karşınızdaki sizi anlamayacaktır. Her zaman bir iç çekişmeyi beraberinde getirecektir bu empatisizlik.  Empati de aşk gibi iki  kişilik yaşanırsa anlam kazandırır iç çekişmelere. AŞK; iki kişilik yaşanır normal şartlarda; bunun dışına çıkıldığı zamanlarda görülmüştür. Ancak taraflardan en az biri “öteki” dir diğerine göre yada birinin diğerinden haberi bile yoktur. Bu durumu normalleştirmeye empati bile yetmeyeceğinden; biz bizi ilgilendiren ve kısmen de olsa empati tohumları ve aşk tohumlarını sentezleyebileceğimiz  gerçek aşkla ilgilenelim. Bu aşkın tohumunu en fazla nasıl yeşertebiliriz, onu düşünelim. Neler yapabiliriz, neler yapmalıyız ki ortaya çıkan ilişki sapasağlam ayakta kalabilsin?  Sanırım bu sorunun en iyi cevabı karşındakinin yerine kendini koyabilmekten geçiyor yani empati kurabilmek..Son günlerde çok kullanılan ancak çok da uygulanmasında başarı sağlanamayan bir konudur bu. Sadece ikili ilişkilerde değil tüm insan ilişkilerinde ihtiyaç duyulur ama elbet insan en çok duygularının tavan yaptığı yerde aşk ta başarılı olsun ister. Başarı sağlanamaması için geçerli sebepleri vardır bireylerin. Yılların beklentisi bir an karşındaki gibi düşünmekle un ufak olur mu ki? Örneğin; bir bayansınız…ve hayalinizde kurduğunuz en önemli konulardan biri de evlilik..yani mutlu bir aile ortamı kurabilmek..Hayalinizde yakışıklı bir eş, çok güzel bir düğün, düşlediğiniz bir gelinlik, herkesin yüzünde görmek istediğiniz bir tebessüm var. Bu hislerle dünya evine girmek istiyorsunuz ve bir gün bu hayallerin gerçekleşme zamanı geliyor; ancak işler yolunda gitmiyor size göre çünkü istediğiniz gibi olmuyor hiçbir şey..Bu hayal kırıklığının verdiği etkiyle bir boşluk içinde hissediyorsunuz kendinizi..Çünkü bu hayalleri yalnız aklınızda değil, kalbinizde de büyütmüşsünüz senelerdir..Şimdi böyle bir durumda ne yapmalı? Empati bunun neresinde kaldı mı dediniz? Dedik ya; empati de aşk gibi iki kişiliktir. Taraflardan biri diğerinin yerine geçemediği durumlarda ortaya bir hayal kırıklığı semptomu ortaya çıkar. Bundan dolayıdır ki; tohumları yeşertebilmek için bir “ben”den bir “sen” çıkartabilmek gerekir ancak o zaman “biz” olunur ve ailenin temeli sağlam olur. Evlilik denen güzellik için tavizler ve fedakarlıklar gerektiğine bir sözümüz yok ama bencillik gibi soğuk ve kasvetli bir kavrama da niçin yer verelim ki pembe düşlerimizi somutlaştırmaya çalıştığımız anlarda ki o en sevilen, en umut vaat eden tarafından sokuluyorsa yaşantınıza şu bizim hks (hayal kırıklığı semptomları) hemen beliriveriyor meydanda. Empatiye evet, hks ye hayır mı?…o halde hadi gelin hepimiz empati tohumları ekelim aşklarımıza…Tohumunda empati de olsun aşkımızın ve “AŞK” olsun hepimize…

Pınar & Sema

1 Aralık 2011 Perşembe

samimiyet seni nasıl saklamak gerek???

Geçtiğimiz hafta sonunu bütün planlardan arındırmıştım. Uzun zamandır görüşemediğimiz eski arkadaşlarla buluşacaktık."kesin geliyorum","çok özledim ne iyi olacak görüşmek","gelmeyenler ayıp eder" nidalarında bulunan hiç kimse gelmedi:))

Tabi ki tek samimiyetsizlik örneği bu değildi gelen arkadaşların bazısından da dilinden "canıııııımmmmm" diyen ama beraberinde altyazısı eksik olmayan nidalar duyuldu.Ve ben hala burada durmuş "ne gerek var ki onu anlamıyorum" diye düşünüp duruyorum. Sahiden ne gerek var? Niye, neden, niçin böyle davranıyorlar. Hani derler ya biz bizi biliriz diye, biliriz tabi hatta tabiri caizse biz birbirimizin ciğerini biliriz. Ama düşünün artık o kadar kaybediyorlar ki damarlarında akan samimiyeti artık kendilerini tanıyamadıkları için karşılarındakileri de ne zamandır ve ne kadar tanıdıklarını düşünemez oluyorlar. Bir an düşünseler bilecekler rol yapacakları değil, kendileri olacakları sorgulanmadan rahat davranacakları yerdeler. Eski dostların arasında...Kolay bulunmayacak bir rahatlığı elinin tersi ile itip maskelerin ardına sığınan arkadaşlarım için mi üzülmeliyim yoksa her geçen gün samimiyetin azaldığı ortamların artışı için ve insanların artık "maskesiz çıkmam abi" diye ortalarda salınarak gezmesi ile insan oluşumuzun değilde diplomalarımızın, kredi kartı limitlerimizin, evlerimizin, arabalarımızın önem kazandığı bir dünyada yaşadığımız için mi??? Neyse ki henüz bütün arkadaşlar bu feci duruma düşmüş değil.Eskisi kadar hakiki,temiz ve şen sohbeti olan herkese özel olarak teşekkür ediyorum gönülden. Ama yine de gönlüm kırık...Her türlü yarayı,bereyi,hastalığı kolay atlatıyorumda bu gönül kırıklığı beni birkaç gün hapseder...Gönlüm kırık...Lütfen bana bir yardım samimiyetten bende kalan kırıntıları pamuklara mı sarıp sarmalasam da saklasam...

"Gelemiyorum" yada "gelmeyeceğim" demek niçin o kadar zor geldi bilemiyorum ama birçoğunun bahanesi çok ama çok komikti ve sanki beraberinde yalaaaaaan diye altyazı geçiyor gibiydi...Ey samimiyet seni yitiriyoruz ama yitirdiğimizi çaktırmayacağız derken daha bir komik oluyor ve hepten çaktırıyoruz.Bende hala biraz varsın diye düşününce kendimi sevesim geliyor ama bu kez de peki ben seni nasıl saklayayım da beni altyazılı konuşanlara karıştırma diye düşünmeden edemiyorum.


by Pınar Yiğit Solhan
http://delinindelisi.blogspot.com/2011/01/samimiyet-seni-nasl-saklamak-gerek.html

26 Kasım 2011 Cumartesi

ne garip bir hafta..

yazmak istiyorum, yazacak gücü bulamıyorum..
kasvetli sonbahar "hava"sı beni de çarptı, kısacası hastayım..
ya psikolojime yenik düştüm, ya havaya, ya da içimdeki şüpheye..



"Bu dünyada insanlar bir kere aldatılınca gerçekten bile şüphe duyarlar" demiş Hitopadesa;
ne de güzel demiş! aynen ben de öyle oldum!



neyse ki hava nasıl olursa olsun, bizim havamız güzel olsun demiş "bi şair"; eee.....  bizim de O'na inanmaktan başka çaremiz yok,


bir sonraki "şüphe"ye pardon yazıya kadar "hoşçakalın"..

hepimize sonbahar'ın ortasında, içimizde açtıracağımız güneşli günler diliyorum..ve dinlenmeye gidiyorum..





s.a.


14 Kasım 2011 Pazartesi

Yine Aylardan Kasım..

Sonbahar'ın en güzel aşklarının yaşandığı, en güzel filmlere konu olan, en güzel şarkı sözlerinin kaleme alındığı ay olarak bilinen "kasım (sweet november;)" ayının birden bana da verdiği bu duygulu, kim bilir belki aşık, belki kırılmış, belki "ne olduğu tam olarak bilinmez" hislerle klavyenin başında buldum kendimi.

Ne güzel aydır Kasım!

Sanki insanın kendisini onbir ay tutup da bu ayın verdiği aşksal etkilerle rölantiye almak istediği, belki bir kedi gibi bir soba başında kıvrılıp kalmak istediği, elinde bir kitap, diğerinde bir fincan kahve..bi yandan derin düşüncelere dalarken, bi yandan da düşünceleri bi kenara bırakıp sadece kitabını düşünmek istediği. Ya da hafta sonlarını sadece film izlerken geçirmek istediği, sinemadaysa filmin sonunun gelmesini hiç istemediği. Bir yazarsa, başladığı kitabın "en güzel" aşk sözlerini kapsaması gerektiği, daha önce söylenmemiş bu sözcüklere öncülük etmek istediği. Kulağına gelen şarkı sözlerinin tam da O'na hitap ettiğini hissetmesi.    


Ne güzel aydır Kasım!


Sevene, sevilene, hissedene, hatırlayana, ölçüp tartabilene, ne konuştuğunu bilene, ne söylemek istediğini bilene, değer verene, an'ı ölümsüzleştirene..


Ne güzel aydır Kasım!


Bir teselli ver
Kırılan gururuma
Bir tebessüm et
Unutursun zamanla
Yine dalmışım aynada
Yüzüm ağlar
Yine dalmışım
Elimde fotoğraflar

Yine aylardan kasım
Sanki sende kaldı bir yarım
Her nefesim her anım
Sanadır canım


(Tual)

12 Kasım 2011 Cumartesi

Takvim Yaprağı 11.11.2011 Derken..



11.11.2011


Bu tarih; kimimize göre diğer günlerden ayırt edilmeyen bi gün, kimimize göre de aynı rakam silsilesinden oluşan enteresan bi görüntü gibi gelebilir. Bugünü iyisiyle kötüsüyle özetlemek gerekirse;



1. Dün Ulu Önder Atatürk'ün aramızdan ayrılışının 73. yılını yad ettik, bugün ertesi günü. Ata'mızı şükran, gurur ve özlemle anıyoruz. (1881 - 193∞)

1. 23 Ekim'de Van'da yaşanan 7.2'lik depremin ardından; 2 gün önce 5.6'lık yeni bir depremin etkisiyle bölge yeniden sarsıldı tabii ki bizler de onlarla birlikte. Meydana gelen depremde; depremzedelere ev kurmak için komşu şehirlerden yardıma gelen ve otellerde konaklayan 12 görevliden 8'i enkaz altında kalarak yaşamını yitirdi. Bayram Otel enkazında kalan DHA muhabirlerinin cep telefonlarından sinyal alınması hayatta olduklarının göstergesi, temennimiz bi an önce kurtulmaları. Kahraman Japon doktoru Atsushi Miyazaki'yi de unutmamak gerek; 7.2'lik depremi duyunca Japon yardım organizasyonuyla Van'a gelen gönüllü Japon doktor; otel enkazından sağ olarak kurtarılmasına rağmen hayatını kaybeden isimlerden 1'isi. Kendisini şükranla yad ediyor, yakınlarına baş sağlığı diliyoruz.



.


1.  Başbakan Erdoğan, Orman ve Su İşleri Bakanlığı'nın yaptırdığı 111 Tesisin Toplu Açılış Törenine katıldı. Atatürk Kapalı Spor Salonu'nda düzenlenen törende yaptığı konuşmada, bugünün 11.11.2011 tarihi olduğunu hatırlatan Erdoğan, 111 tesisin hayırlı olmasını diledi.


1. Uğur getireceği düşüncesiyle çok sayıda çift, 11.11.2011 tarihinde evlenebilmek için büyük çaba harcadı. Öte yandan; doğumu sezaryenle yapması uygun görülen anne adaylarından birçoğu, özel bir doğum günü olması için 11.11.2011 tarihinde bebeklerini kucağına almayı tercih etti. Berk ve Defne isimleri verilen bugünün bebeklerine "aramıza hoşgeldiniz" diyoruz.



Hoşgeldin 11.11.2011..

Seninle birlikte gündemimizi değiştirecek yeni günler, mutlu haberler, sevindirici gelişmeler bekliyoruz. Ülkemizin başına gelen felaketlerin son bulmasını, geleceğe umutla bakmak istiyoruz. Kardeşlik ve insanlık duygularımızın pekiştiği bu günlerde "bencil" duyguların kenara bırakılması kanaatine vararak; emin adımlarla, doğru kararlarla ülkemizi temellendirmek istiyoruz. Taş atan çocukların ellerine meslek verilmesini, sağlıklı kararlar alabilecek özgür düşünce anlayışına sahip bireyler olarak yetiştirilmesini istiyoruz.

Bugün bize milat olur musun?

....

2 Kasım 2011 Çarşamba

Adı Hayata Dair Olsun..

hepimiz aynı hayatları yaşıyoruz aslında..sadece yaşadıklarımızın zamanı, mekanı ve oyuncuları farklı..bir oyun olsun hayat, adı da tavla..attığın zar, hayatına girme ihtimali olan insanlar..bazen hepyek, bazen düşeş, bazen penc-i se (yeni öğrendiğim kavramlar olan bu sayıların kaynağına bkz.ebru gulen sonsuz teşekkürler :)) bazen sinirlenmek zarlara; bazen üzülmek, bazen sevinmek, bazen bi masa etrafında toplanıp saatlerce yemek, içmek, sohbet etmek, yaşanılanları paylaşmak..bazen özel gün kutlamak, mumları üflerken "üf"le birlikte içinden geçen dileğin "seneye aynı dostlarla tekrar buluşmak" olması..

işte hayat dediğin nedir ki; bi yanda sevdiklerin, bi yanda sevenlerin ve/veya düşmanların, bi yanda zarlar..bi bakmışsın düşeş gelmiş!


24 Ekim 2011 Pazartesi

Türkiye Şehitlerine Ağlıyor, Türkiye Depremzedelerine Ağlıyor..

23/ 10/ 2011 : Acının Merkez Üssü Van / Tabanlı Köyü..
 
Türkiye 19/10/2011 tarihinde yaşanan Terörist saldırının yaralarını sarmaya çalışırken 23/10/2011 tarihinde meydana gelen 7.2 şiddetindeki depremle bir kere daha sarsıldı.
 
Saat 04.40 itibariyle en az 227 kişi öldü, 1000'e yakın kişi yaralı, 366 kişi ise enkaz altında. Kandilli Rasathanesi depremde ölü sayısının 700 ile 1000 arasında olacağı tahmininde bulundu. Binaların çoğunun kerpiç olduğu köylerde durum çok daha kötü.
 
 
 
 
19/ 10/ 2011 : Hakkari'nin Çukurca İlçesi'nde güvenlik güçleri ve sınırdaki askeri birliğe PKK'lı teröristler tarafından ağır silahlarla eş zamanlı düzenlenen saldırıda 24 asker şehit düştü, 18 asker yaralandı.
 
 
Şehit Askerlerimizin İsimleri :
 
Astsubay Kıdemli Başçavuş İbrahim Geçer - Konya (Akşehir)
Jandarma Üsteğmen Murat Bek (Yozgat)
Jandarma Er Koray Özel - Adana (Feke)
Uzman Çavuş Mustafa Aslan - Çorum
Jandarma Komando Onbaşı Yavuz Çoban - Aksaray
Er Eyüp Çolakoğlu - İstanbul
Piyade Astsubay Bilal Özcan - Bilecik
Jandarma Çavuş Birol Elmas - Sakarya
Piyade Er Ufuk Bozkurt - Kırklareli (Vize)
Jandarma Komando Er Süleyman Kalkan - Isparta (Yalvaç)
Jandarma Komando Er Mehmet Çetin - Aydın (Nazilli)
Jandarma Er Mesut Cengiz - Hatay (İskenderun)
Er Mehmet Ağgedik - Elazığ
Er Reşit Ercan - Elazığ
Uzman Çavuş Halil Özdoğru - Sinop
Piyade er Fikret Özel - Samsun
Jandarma Er Fevzi Kazak - Gaziantep
Er Yunus Yılmaz - Ankara
Piyade Çavuş İdris Çam - Kahramanmaraş
Er Hüseyin Güldal - Kocaeli
Jandarma Piyade Onbaşı Soner Ateşsaçan - Artvin (Yusufeli)
Onbaşı Mesut Kazanç - Erzurum
Er Ramazan Akın - Ağrı (Hamur)
Piyade Er Ahmet Tuncel - Bitlis (Mutki)

Şehitlerimize Allah'tan Rahmet, yakınlarına baş sağlığı diliyoruz.



22 Eylül 2011 Perşembe

güne ait..


insan hayatındaki “sevme” olgusu; karşı sevmelerin yansımalarıdır aslında..karşındaki ne kadar severse o kadar sevmek, ne alırsan onu vermek..hep kısıtlı davranmak, fazlasını değil azını değil..sadece hak ettiğini vermek..sonuçta; herkesin herkeste bir yeri var, onu nereye oturtacağının kararını da zaman içerisindeki paylaşımlarımız belirliyor. tabi bu söylediğimiz gerçekte her zaman böyle de olmayabiliyor. yani sevgide “hesap” olmaz diyerek içinizden geldiği gibi “bensil” davranıp kime ne verdiğinizi bilmiyorsunuz (bi de “bencil” davrananlar var mesela). insan sevgisinin bir bedeli var mıdır ? olmalı mıdır ? belki de aslolan; bu sevgiyi kime karşı kullandığımız değil de nerelerde ve niçin kullandığımızdır ..ve; sevgiyi kıymetli yapan karşılıklı olmasıdır.  



sevgilerimle;

sem@rslan

9 Eylül 2011 Cuma

Günün Özü..

Hakk’ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol.
Bırak hayat sa...na rağmen değil seninle beraber aksın.
Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme.
 


Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını....



(Tebrizli Şems)

12 Ağustos 2011 Cuma

İFTAR MEKANIMIZ AFRİKA; MENÜMÜZ YARDIM!

İFTAR MEKANIMIZ AFRİKA !!


Öncelikle Ramazan ayının tüm İslam Alem’i için hayırlara vesile olmasını temenni eder; açlık, yoksulluk ve kıtlığın pençesinde kıvranan Afrika'da mücadele veren insanlara tam da 11 Ayın Sultan'ına yakışır şekilde el uzatmamız gerektiğinin önemine dikkat çekmek isterim. Öyleyse;



AFRİKA'YA YARDIM İÇİN PAYLAŞIYORUZ!!! 

 

AFRİKA yaz 5601 - (DİYANET)
AFRİKA yaz 2868 - (KIZILAY)
AFRİKA yaz 3072 - (İHH)
ACLIK yaz 5777 - (KİMSE YOK MU DERNEĞİ)



HATIRLAYALIM : "KOMŞUSU AÇ İKEN TOK YATAN BİZDEN DEĞİLDİR"
Hatırlayalım : "KOMŞUSU AÇ İKEN TOK YATAN BİZDEN DEĞİLDİR"Hatırlayalım : "KOMŞUSU AÇ İKEN TOK YATAN BİZDEN DEĞİLDİR"Hatırlayalım : "KOMŞUSU AÇ İKEN TOK YATAN BİZDEN DEĞİLDİR"

İçimizden birçoğunun günde 1 paket sigaraya verdiği para ile 5 kişilik bir ailenin bir öğün yemek ihtiyacını çok rahat bir şekilde karşılayabiliriz. En çok israfın Ramazan ayında yapıldığı ülkemizde bu insanların koşullarını hatırlayarak kendi iç dünyamızın sesine kulak verelim ve;

BUGÜN Kİ İFTAR MENÜMÜZ AFRİKA’YA OLSUN!!

Hepimizin çeşitli miktarda paralar vererek iftarımızı açtığımız gözde mekanımız yerine bugün ki mekanımız Afrika olsun..

Türk Kızılayı Mutfak Seti-Gıda Kolisi Gönderimi: 200 TL'lik bağış ile 5 kişilik bir ailenin bir aylık gıda ihtiyacını karşılayabilirsiniz. Yardımlar için bankalardaki Türk Kızılayı hesabı, www.kizilay.org.tr, 168 ücretsiz bağış ve danışma hattı, 2868 numaralı Kızılay posta çeki kullanılabilir. Ayrıca tüm cep telefonu operatörlerden Sabah yazıp, 2868'e göndererek 5 TL'lik bağışta bulunmak mümkündür. (http://www.sabah.com.tr/Dunya/2011/08/01/iyilik-gemisi-somali-yolunda-20679356553)


AÇLIĞA RAĞMEN ORUÇ TUTMAK İSTİYORLAR!!

Açlıkla mücadele eden Somalililer, köyden kente göç ederek hayatta kalmaya çabalıyor. Başkent Mogadişu'nun yakınlarındaki kamplara yerleşenler, kendilerine uzanacak yardım elini bekliyor. Çocuklarından bazılarını kaybeden aileler geride kalanları kurtarabilmek için çevreden topladıkları otları yedirerek onların hayatta kalmasını sağlamaya çalışıyor. Yardımları beklediklerini belirten Somali halkı, ramazanda oruç tutmak istediklerini dile getiriyor. İHH İnsani Yardım Vakfı, Kimse Yok Mu Derneği, Deniz Feneri Derneği'nin de aralarında bulunduğu kuruluşlar da yardım için çalışmalara başladı.



YARDIM EDELİM, İNSANLIK ÖLMESİN!




En Derin Sevgi & Saygılarımla;
Sema Arslan

9 Ağustos 2011 Salı

HAKAN GÜNDAY / A-Z


Sen de fark ettin mi? Az dediğin, küçücük bir kelime. Sadece A ve Z.
Sadece iki harf. Ama aralarında koca bir alfabe var.

O alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var.
Sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında.

Biri başlangıç, diğeri son. Ama sanki birbirleri için yaratılmışlar.

Yan yana gelip de birlikte okunmak için. Aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler.

Senin ve benim gibi...



Hakan Günday / Az (2011)

11 yaşında bir tarikat şeyhinin oğluyla evlendirilen korucu kızı Derdâ ile hapisteki bir gaspçının aynı yaştaki oğlu “mezarlık çocuğu” Derda’nın bir mezarlıkta kesişen hayatlarının, bu iki çocuğu kırk yıl boyunca her tür şiddetle yontup birbirlerine hazırlayışının, (bütün anlamlarıyla) Yazı’nın bu iki çocuğu birleştirmesinin hikâyesi. Çocuk şiddeti, hayatın şiddeti, aşkın şiddeti, inancın şiddeti, hırsın şiddeti üzerine, A’dan Z’ye şiddet üzerine, dilin ve yazının şiddetiyle bir roman…

27 Temmuz 2011 Çarşamba

13 Şehidimizin Ruhu Şad Olsun..

Hiç kimseyi aldatmayacaksın. Ülke için gerçek amaç ne ise, onu görecek, o hedefe yürüyeceksin. Herkes senin aleyhinde bulunacaktır; herkes seni yolundan çevirmeye çalışacaktır,sen buna karşı direneceksin. Önüne sonsuz engeller de yığacaklardır. Kendini büyük değil, zayıf, araçsız, hiç sayarak, kimseden yardım gelmeyeceğine inanarak bu engelleri aşacaksın. Bundan sonra da sana büyük derlerse, bunu söyleyenlere güleceksin.





 (Mustafa Kemal Atatürk)

7 Temmuz 2011 Perşembe

günün sözü ;)

istanbul; seni ve içindekileri uzaktan seyrediyorum..
bir seyirciyim şu aralar; uzaktan bakıyorum, dinliyorum, yazıyorum, okuyorum, istersem konuşuyorum..









aslında varım ama uzaktan bakınca yokum..



S. Arslan

İnsan İnandığına Denktir..


"Bir şeyin imkansız olduğuna inanırsanız, aklınız bunun neden imkansız olduğunu size ispatlamak üzere çalışmaya başlar. Ama bir şeyi yapabileceğinize inandığınızda, gerçekten inandığınızda, aklınız yapmak üzere çözümler bulma konusunda size yardım etmek için çalışmaya başlar."
...

(Dr. David J. Schwartz)

25 Nisan 2011 Pazartesi

Kasımpaşa Sosyal Tesisleri Desem !

Mekanımız Kasımpaşa Sosyal Tesisleri..



Evet Kasımpaşa denildiğinde belki de aramızdan birilerinin önyargıları olabilir mekan konusunda, ancak bu önyargıları çöpe atalım..Daha önce Belediye'nin birçok tesisini gezmiş olmama rağmen nedense "Kasımpaşa" olmasından kaynaklı bu tesise gitmeyi ben de sona bırakanlardanım.



Önyargılarımızdan fazlasıyla arındıran bu mekan konusunda özellikle belirtmem gereken bi nokta var ki : benim gibi balık severler için çok çeşitliliğe sahip bir menüye sahip. Kiremitte Kaşarlı Alabalık desem, Çupra, Levrek, vs. Balık sevmeyenler için de uygun bir tesis..Gerek Izgara Çeşitleri, Gerekse Tatlı Çeşitleriyle damak zevkinize hitap edeceğini düşündüğüm, fiyatlarıyla da cep yakmayan bir mekan..






Eski bir fotoğraf makinesine sahip olduğumdan dolayı mekanın görselliğini aktaramasam da, sizi bikaç fotoğrafla başbaşa bırakıyorum..



Yolunuz düşerse ve midenizdeki "gur gur" sesleri sizi yalnız bırakmıyorsa..uğrayın derim..









Saygılarımla,



S. Arslan

8 Nisan 2011 Cuma

2006 Alanya'sından Mektup :)

Herkese merhabalar,
Nasılsınız bakalım, Alanya'da yız arkadaşlar.. uzaktan da olsa bi ses veriyim dedim;)

bugün alanya'nın çarşısına indik..cuma günü burada pazar kuruluyormuş..
iyi ki inmişizz..yurdum insanı gördük nihayet..:) çok mutlu oldum..
gayet sade, şiveleri biraz farklı olan çok sevimli insanlar yerlileri..
balıkesir'i andırdı bana..balıkesirde de köy ve şehir mesafesi az olduğu için köy insanı açar pazar'ı..konuştuklarımızda gayet muhabbeti seven insanlardı..bol bol meyve aldık, herşey çok tazecikti.. 
(bu arada tanıyamadığımız bikaç çeşit vardı onları da öğrendik..
avakado ve ağaç kavunuymuş meğer:)) 
saolsunlar hepsi...

hemen çarşıdan sonra da iskeleye indik..iskeleye inen yol bana ortaköy'ü anımsattı..
eğlence mekanları, deniz ve restaurantlar iç içe..tam ortaya geldiğinizde yollar bölünüyor..sanki kapalı çarşının içindesiniz...farzedin ki kapalı çarşının üstü açık :))

daha sonra da iskelenin sağ tarafında bulunan "Kızılkule"ye gittik..
Kızılkule Anadolu Selçuklu (Alaeddin Keykubat) döneminde 1226 yılında yaptırılmış..
Muhteşem bi yapıya sahip...tek tek tırmandık katları..
duymasın ama "kanka" biraz zorlandı merdivenleri çıkarken ;)
açıkçası merdivenler oldukça yüksek, baya bi zorluyor..
kulenin her katında dışa açılan pencereleri var..
biraz göbeği içine çekince bu pencerelerden sığıp foto alabiliyorsunuz:)
çok güzel bir "Alanya" manzarası var buranın da..





dün de Alanya Kalesi'ne gittik..
burayı anlatmayı en sona bıraktım..çünkü en sevdiğim yer burası oldu..
buradan tüm şehri izleyebiliyorsunuz..tüm şehir ayaklarınızın altında sanki..
buradan birkaç dk. şehri izlemek bile dinlendiriyor sizi..
sanki tüm dertler, kederler arkanızda kalmış gibi..
herşeyi unutuyorsunuz bir anda..
burada hala arkeolojik kazı çalışmaları devam ediyor..
buradan da kare kare görüntüler aldık..

işte şimdilik gördüklerim, öğrendiklerim bunlar..
yrn da kısmet olursa "Dim Çayı" denilen çok beğenilen bir yeri var buranın..
oraya gideceğiz...orayı da detaylarıyla sonra anlatırım hepinize..
işte biraz maceraperest, biraz araştırmacı, biraz da meraklı (dielim biz)  ruha sahip arkadaşınızdan
"Bir Alanya Hatırası.."  
sanırım medya sektörü beni böyle yaptı..:)


Sevgi ve Saygılarımızla,

25.08.2006 / Sema-Alanya