4 Ocak 2012 Çarşamba

Rota-Mız Cezerye Şehri Adana ;)

mekanımız : dürümleriyle ve cezeryesiyle meşhur 2 milyon nüfusa sahip şehrimiz 01-Adana ;)

günün en başından anlatmaya başlayacak olursak; sabah 4.00'te görülen rüya ile uyanırsınız..sebep; sabah bineceğiniz uçağınızı rüyanızda kaçırmış olmanızdır :) korku bu ya bi daha uyuyabilir misiniz? sudan sebepler bularak geçirdiğiniz 1,5 saat sonunda araba gelir ve nihayet havalimanı'na ulaşılır..yapmış oldukları incik cincik bir aramadan sonra uçağa binersiniz. (Saat : 07.15) 

sema'ya yakın olmanın verdiği mutluluk hissiyle bulutların üzerinde uçma hissi el ele verir ve güneş doğmaya başlar..bu ana şahit olursunuz..güneşe en son ne zaman bu kadar yakın olduğunuzu anımsarsınız ve yüzünüzde bir tebessüm oluşur, hayallere dalarsınız..uçağın basınç ortamı her ne kadar hayal dünyanızdan sizi çıkarmaya çalışsa da bunu başaramaz..lakin bir anons gelir ve birden normale dönersiniz.(Saat : 8:45)

daha önceden tanışık olmanızdan dolayı yabancılık çekmezsiniz bu şehre..sanki istanbul'un yağmurlu havasına inat, güneş gülümsüyordur size :)) birden pozitif bir enerji yayılır etrafa, etki-tepki prensibi gereği :) sizi sempatik tonton bir beyefendi karşılamaya gelir (akşam gazetesi adana matbaa üretim amiri : cafer ışık), önce tokalaşılır ve bekleyen araca doğru yol alınır güzel bir sohbet eşliğinde..eee..ne de olsa sebebi ziyaretimiz belli lakin kahvaltı etmeden de çalışılmaz ki :) beklediğimiz soru da gelir, "kahvaltı yapmış mıydınız? yoksa sizi güzel bir yere götürelim mi?"  :D hiç hayır denir mi bu soruya? adana'nın en güzel poğaça ve böreklerini satan mekana gidilir ve gözünüze güzel gelen ne var ne yoksa alınmıştır..işte tamam şimdi gidebiliriz..poşetimizi doldurduktan sonra gazeteye doğru kısa bir yolculuk yaptıktan sonra ÇUKUROVA AKŞAM GAZETESİ tabelasını görürüz ve geldiğimizi anlarız :) açılan kapılardan sonra üretim müdürünün odasına doğru yöneliriz, Önder Kürklü beyefendi ile öyle bir hasbihal etmeye dalmışız ki zamanın nasıl geçtiğini anlayamamışız..öyle ki telefonumu bile açmayı unutmuşum :)) bu kadar muhabbet yeterli dedirten akrep ve yelkovan'a gözler ilişince işimizin başına geçtik..gerekli incelemeleri ortalama 1-1,5 saat süren bir sayım aşamasından sonra tamamladık..işte beklediğimiz o an gelmişti :))) sırada ADANA DÜRÜM vardı, yupppppiiii :)))

sıra sıra turunç ağaçları eşliğinde ilerlerken yolun uzunluğunu hiç anlamıyorsunuz..


caddeler resim gibi, sanki pastel boyayla çizilmiş ağaçlar ve üzerlerinde turuncu renkle kondurmuş olduğunuz turunçlar var..çok sevimliler :)))

 
Turunçlar görülür de yanına gidilip güzellikleri karelenmez mi? bu onlara haksızlık olmaz mı? -olur dediklerini duyar gibiyim ;)

ben bizimkilere başta söyledim, kendime bir blog açtım..gezdiğim her yeri yazmak, görüntülemek bana farz oldu dedim..onlar da sağ olsun "hay hay" dediler..ve bizim sevimli tontonlarla (aman duymasınlar, aramızdaki samimiyete güvenerek söylüyorum böyle) koyulduk yola..ADANA dürüm'ü unutturmadı tabi midemizden gelen sesler ;)



ne yenir , ne içilir? diyorsanız ...

aldığımız bilgilere göre; Adana'nın en kodamanlarının gittiği bir mekana gidiyormuşuz, Adı : BirBiçer..tabii böyle bir açıklama yapıldıktan sonra karşınızda İstanbul'daki gibi modern çizgilere sahip bir yer bekliyorsunuz. Sanılanın tam aksine içeri girince küçük, şirin bir ocakbaşı ile karşılaşıyorsunuz, hatta hijyene çok önem verilmediği de ortada..ancak içerisi hınca hınç dolu..daha çok çalışan kesimin öğle yemekleri için tercih ettiği bir mekan olarak söylenebilir. İki tane garsona sahip mekanımızda siparişlerimizi vermeye başlıyoruz. Uçakta hayalini kurduğumuz Adana dürümümüzü beklemeye başlıyoruz, Adana'ya gelinir de yanında ne içilir diye soranlara tavsiyemiz şalgam suyu'dur..Özellikle de acılı olanından ;))



Bundan sonrasında ise bize afiyetle yemek ve sonrasında yediklerimizi paylaşmak düşer :D yemekler yenir ve yollara düşülür. Bizi küçük bir Adana turu bekler ;)


Cezerye almak üzere düştüğümüz yol güzergahında Büyük Saat Kulesi'nden bir kare :


Yoldaki dürümcü amca..-Sizin mekanın bir ismi yok mu?, - Yok, biz isimsiz kahramanız :)



İşte; Cezeryecimiz de göründü. Adı : Tarihi Yeni Uğur Helvacısı..babadan oğula geçmiş helvaların, cezeryelerin ve lokumların hünerli elleri burada bulunuyor. Peki, biz buraya kadar gelir de imalathaneyi çekmez miyiz? Mütevazi insanların yaşadığı bu şehirde hiç kapris yapmadan izin verilen mekan sahibine sonsuz teşekkür etmeyi unutmuyoruz..ve karelerle birlikte yorumu sizi bırakıyoruz..








alışverişimizi de tamamladıktan sonra yorgunluğumuzu atmak üzere gezi parkına doğru yöneliyoruz. bakın bizi kimler karşılıyor ?






mis gibi çam ağaçları arasında bi yandan ciğerlerimizi temiz havayla doldururken bi yandan da muhabbetimize devam ediyoruz, ve saatler nasıl geçmiş anlamıyoruz..bu kadar geziden sonra amirlerimiz ofise dönmemiz gerektiğini hatırlatıyorlar ve yeniden yollara düşüyoruz. İşimizle ilgili son rötuşları da tamamladıktan sonra maalesef İstanbul'a dönme vakti geliyor. (18:15)

Bugünün mimarisi; Önder Kürklü ve Cafer Işık'a göstermiş oldukları ilgiden dolayı teşekkür ediyor, kendilerine sevgi ve saygılarımı sunuyorum.  



Bir Adana günümüz de bu şekilde Zaman Tünelimiz'e işleniyor, bir sonraki yolculuğumuza kadar hoşçakalın ;)

sema..


2 yorum:

  1. vay vay...bizim yollara düştü diye aklımız kaldı Sema da,meğer o kısa bir seyahate çıkmış fırsattan istifade:)biz de görnüş kadar olduk,emeğine sağlık...

    YanıtlaSil
  2. teşekkür ederim cnm ;)

    YanıtlaSil

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.