26 Temmuz 2012 Perşembe

Tüm Baba & Çocuklarına ..



Evliliğinden beri evinde kalan babası yüzünden eşiyle sürekli
tartışıyordu. Eşi babasını istemiyor ve onun evde bir fazlalık olduğunu düşünüyordu. 
Tartışmalar bazen inanılmaz boyutlara ulaşıyordu. Yine böyle bir tartışma anında eşi bütün bağları kopardı ve 'Ya ben giderim, ya da baban bu evde kalmayacak' diyerek rest çekti. 
Eşini kaybetmeyi göze alamazdı. Babası yüzünden çıkan tartışmalar dışında mutlu bir yuvası sevdiği ve kendini seven bir eşi ve birde çocukları vardı. Eşi için çok mücadele etmişti evliliği sırasında Ailesini ikna etmek için çok uğraşmış ve çok sorunlarla karşılaşmıştı. Hala onu ölürcesine seviyordu. Çaresizlik içinde ne yapacağını düşündü ve kendince bir çözüm yolu buldu. 

Yıllar önce avcılık merakı yüzünden kendisi için yaptırdığı kulübe tipi dağ evine götürecekti babasını. 
Haftada bir uğrayacak ve ihtiyacı neyse karşılayacak, böylelikle eşiyle de bu tür sorunlar yaşamayacaktı. Babasına lazım olacak bütün malzemeleri hazırladıktan sonra yatalak babasını yatağından kaldırdı ve kucakladığı gibi arabaya attı. Oğlu Can 'Baba ben de seninle gelmek istiyorum' diye ısrar edince onu da arabaya aldı ve birlikte yola koyuldular kara kışın tam ortalarıydı ve korkunç bir soğuk vardı. 
Kar ve tipi yüzünden yolu zor seçiyorlardı. Minik Can sürekli babasına 'Baba nereye gidiyoruz?' diye soruyor ama cevap alamıyordu. 

Öte yandan nereye götürüldüğünü anlayan yaşlı adamsa gizli gizli gözyaşı döküyor oğlu ve torunun belli etmemeye çalışıyordu. Saatler süren zorlu yolculuktan sonra dağ evine ulaştılar. Epeydir buraya gelmemişti. Baraka tipindeki dağ evi artık çürümeye yüz tutmuş, tavan akıyordu. 
Barakanın bir köşesini temizledi hazırladı ve arabadan yüklendiği yatağı oraya itina ile serdi. Sonra diğer malzemeleri taşıdı. En son da babasını sırtlayarak yatağa yerleştirdi. Tipi adeta barakanın içinde hissediliyordu. Barakanın içinde fırtına vardı adeta. 


Çaresizlik içinde babasını izledi. Daha şimdiden üşümeye başlamıştı.Yarın yine gelir bir yorgan ve birkaç battaniye getiririm diye düşündü. Öyle üzgündü ki Dünya başına göçüyor gibiydi. O bu duygular içindeyken babası yüreğine bıçak saplanmış gibiydi.
 Yıllarca emek verdiği oğlu tarafından bir barakaya terk ediliyordu. Gururu incinmişti içi yanıyordu ama belli etmemeye çalışıyordu. Minik Can ise olanlara hiçbir anlam veremiyordu. Anlamsızca ama dedesinden ayrılacak olmanın vermiş olduğu üzüntüyle sadece seyrediyordu. Artık gitme zamanıydı. Babasının yatağına eğildi yanaklarını ve ellerini defalarca öptü. 

Beni affet der gibi sarıldı, kokladı Artık ikisi de kendine hakim olamıyor ve hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Buna mecburum der gibi baktı babasının yüzüne ve Can'ın elini tutup hızla barakayı terk etti arabaya bindiler. 
Can yol çıktıklarında ağlamaya başladı neden dedemi o soğuk yerde bıraktın diye. Verecek hiçbir cevap bulamıyordu, annen böyle istiyor diyemiyordu. 

Can : 'Baba sen yaşlandığında bende seni buraya mı getireceğim?' 
diye sorunca dünyası başına yıkıldı. 
O sorunun yöneltilmesiyle birlikte deliler gibi geri çevirdi arabayı barakaya ulaştığında 'Beni affet baba' diyerek babasının boynuna sarıldı. 
Baba oğul sıkı sıkı sarılmış ve çocuklar gibi hıçkıra hıçkıra ağlıyorlardı. 

Oğlu 'Baba beni affet, sana bu muameleyi yaptığım için beni affet' 
diye hatasını belli ediyordu. Babası oğlunun bu sözlerine en anlamlı cevabı veriyordu : 

'Geri geleceğini biliyordum yavrum Ben babamı dağ başına atmadım ki, sen beni atasın? Beni bu dağda bırakamayacağını biliyordum..' 
(alıntıdır)

bu yazıyı az önce facebook da okudum..
gözlerim doldu..
Halbuki Baba; çınar ağacı gibidir! kendi olmasa bile gölgesi yeter!
ancak nedense hep yakınlarımızın kıymetini öldüklerinde; onları kaybedince anlarız!
Allah herkese hayırlı evlatlar nasip etsin..
ve
 bu yazımız tüm baba & çocuklarına gelsin..
ve benim biricik babama da :(
Allah rahmet eylesin..


18 Temmuz 2012 Çarşamba

Burası Voyage ! :)


Madem ki; işimizin başına döndük..
Madem ki; tatilimizi de yaptık..
Gördüklerimizi unutmadan "söz uçar-yazı baki kalır" edasıyla başlayalım yazımıza..

Rotamızı Akdeniz'in incisi Antalya'ya Titreyen Göl Mevkii'ne çeviriyoruz.
Burası Voyage Sorgun!

Ormanlık arazinin içine kurulmuş, mis gibi çam ağaçlarıyla güne "merhaba" diyerek uyandığınız, iki katlı Club Odaları'nın yoğunlukta olduğu bir tesis..



nasıl dediğim kadar varmış değil mi? ;)
sabahları isteseniz de geç kalkmazsınız, çünkü cıvıl cıvıl kuş sesleriyle uyanırsınız..mis gibi çam kokusu yayılır odanıza, ciğerleriniz oksijenden bayram eder..






her gün resepsiyondan : "merhabalar efendim, bizden istediğiniz bişi var mı? şikayetiniz var mı?" diye aranırsınız. 

(kahvaltı saatleri 8-11..)
midesine düşkün olanlara duyurulur, kahvaltıda istemediğiniz kadar kahvaltılık bulabilirsiniz..
sizin için kurulmuş birçok stant var..
her birinde istediğiniz yiyecekler size özel hazırlanır, pişirilir..
istediğiniz malzemeden omlet, tost, menemen hazırlatabilirsiniz..



diyelim uykuyu seviyorsunuz ve uyanamadınız korkmayın aç kalma şansınız yok bu tesiste :)
(öğle yemeğiniz 12.00-2.30)
dilediğiniz yemeklerden yiyebilirsiniz..

bunun haricinde bahsetmem gereken akşam 18.00'e kadar açık olan mor koltukları bulunan patisserie (pastane) var! 
Adı : La Cafe Dé  Paris :)
Size tavsiyemiz ise; kakaolu ve fıstıklı baklavadır..
yemeden dönmeyin sakın!  

son olarak akşam yemeği saatlerini de verelim..
(19.00-23.00 arası) 
eğer bizim gibi şanslı bir balayı çifti olarak gittiyseniz ki; değmen sizin keyfinize..kendinizi prens & prenses gibi hissetmek için hiçbir engel yok :):)

toplam 5-6 tane A La Carte restaurant'ı var..
bi akşam sirtaki yapıp yunan yemeklerinin tadına bakarken; bi akşam da otantik ışıkların altında görsel ve lezzetsel bir ziyafete sahip olabileceğiniz China Garden'a uğrayabilirsiniz. ama bize sorarsanız türk yemekleri'nin yer aldığıKebabistan'ı tek geçeriz! ;)

China Garden

toplam 2 tane yetişkin havuzu, 1 tane çocuk havuzu bulunuyor tesiste, çocuklar için özel olarak kurulmuş Lunapark'ı da unutmamışlar..
denizin ortasına kadar kurulmuş iskelesine ise hayran kalabilirsiniz benim gibi..şezlong sayıları ise oldukça fazla, yanınıza giyecek kıyafetlerinizden fazlasını almayın derim!


benden bu kadar..
(geç kalmış bir yazı, hafızadan kalanlarla idare etmeye çalışın derim ;))







rotamissworld--->

Sadece 1 Günaydın Yetmez mi?

günaydın yeni gün..
günaydın güneş..
günaydın kuşlar..
hepinize günaydın..


uzun bi aradan sonra dün akşam dostlarımla birlikteydim, 
meğer ne kadar da ihtiyacım varmış bu buluşmaya!
özlemişim!
özlemek de hayata dair değil mi?
kavuşmalar olmasa değer mi özlemeye beklenenler?
bakın şair bile etti özlemek beni!


verdiğim sözlerden sıra gelirse bir yapmam gereken daha var..
uzun zamandır hastanede olan yakın dostumun babasını ziyarete gidemedim..
o kadar görüşemesek de; babasının beni babam gibi sevdiğini bilirim..
gönül bağı var yani aramızda, senelerin etkisi olsa gerek!
en kısa zamanda ziyaret edeceğim kendisini, şimdilik sadece dualarımla yanında olabiliyorum..
Allah en kısa zamanda şifa verir ve iyi olur inşallah, (bu vesileyle tüm hastalara..) 


17 Temmuz 2012 Salı

Ufff! Yüksek Tansiyon!

Herkese günaydın;
Günümüz de ömrümüz de hayırlı olsun..

Umarım keyifler yerindedir;
Sanırım bugünlerin ortak sorunu sıcaklar, sıcaklar, sıcaklarrrr! 
Hiç gelmeyecek dediğimiz yaz bir geldi, pir geldi..
Yazın ortasında İstanbul'da kalmak ayrıca bir sıcak katıyor insana :):)
Ne yapacağımı şaşırmış bir haldeyim..
Yeni evli olmanın verdiği etkiyle hafta sonlarını evime alışmakla geçirmeye çalışıyorum lakin; 
TV seyretmekten başka bir lüksüm yok..

Denize girenleri izleyerek tatil yapıyorum :)
"OH! OH! Atla! Zıpla!" 
"Vay be! Hatundaki fiziğe bak" 
yorumlarımla kendi kendime değişik bir yaz çıkarıyorum..
Tabi gerçeği gibi olur mu hiç!


Diğer yandan;
Ne kadar kötü haber varsa; hep İstanbul'un başına mı gelir arkadaşım?
- Avcılar'da üst geçit tadilatı sırasında 3 işçiden 1'i öldü, 2'si ağır yaralı..
O anda orada kimsenin olmaması da şans eseri..
- Köprü günlerdir İstanbullunun çilesi oldu;
Son açıklama tadilat bitene kadar köprü ücreti alınmayacakmış; trafiğe büyük engel tabii!
- Taksim-Kabataş Füniküler'i arızalanmış, yolcular füniküler yolunda.. 
Bi gözü önde bi gözü arkada; bu kez yaya olarak!
Birileri ise Hala Ya-Ya-Ya, Şa-Şa-Şa!
Ya da Yaya Yaya!


Bize düşense tüm sıcakların biraz soğuğa geçmesini temenni etmek;
Sıcaklar geçsin, tadilat bitsin, yüksek tansiyonlar düşsün..
Biz de eski güzel İstanbul günlerimize kavuşalım..
Lakin artık evde denizi seyretmekten sıkıldım!



rotamissworld-->