18 Nisan 2012 Çarşamba

Kitapsever Dostlarımıza, "Aşk'a Yolculuk-VEYSEL KARANİ" (!)


hafta sonları tv seyretmeyi pek sevmesem de,
gözüme bi söyleşi takıldı..
CINE 5'de yayınlanan bir kitap programı..
konuğun kim olduğunu bilmiyorum, sadece konuşmasından o kadar çok etkilendim ki..
bi bakmışım programın sonuna kadar izlemişim..

Yazar : SİNAN YAĞMUR 

daha önce kitaplarını okuduğum ama simasını bilmediğim bi yazardır..
Veysel Karani'nin hayatını ise o kadar güzel anlatıyor ki;
adeta yaşamış gibi oluyorum o dönemi..
sadece kalemi değil, dili de başarılı imiş diyorum veee..

içsesim : "bizim ülkemizde hala iyi bişiler peşinde olan birileri var, ne güzel!" diyor..

kitap yazarları; 
dizilerde oynayan oyuncular kadar yakın değiller bize, her gün gözükmezler gözümüze..
gizli kahramanlarımız bizim..
ama iyi olanları da ödüllendirmek, takdir etmek gerekir diye düşünüyorum..
bi İskender Pala, Elif Şafak, Ahmet Ümit okumak ne kadar haz verirse ruhumuza,
bi o kadar da kolay olunmuyordur diye düşünüyorum..

yakından tanıma fırsatım olsaydı eğer, dizlerinin dibinden ayrılmazdım herhalde;
içi boş fıçıcık olan,
bilgiye aç olan ruhumu,
çeşme gibi bilgi akan bu insanların bilgileriyle harmanlardım..
okumak ne kadar haz verse de, dinlemenin yeri ayrıdır bende..

Sinan Yağmur'un son çıkan kitabının adı ile tanışıyorum bu program vesilesi ile..
"Aşk'a Yolculuk-
VEYSEL KARANİ"



 Eminim ismi de kendisi gibi güzeldir..
Veysel Karani'nin hayatı söz konusu olunca akan sular durur yüreğimde;
örnek bir hayat; örnek bir kişiliktir..
Bizim payımıza da ancak örnek hayatlardan nasiplenmek düşer; 
zira yaşayabileceğimiz ölçüde de yaşayabilmek..
tüm kitap sever dostlarımın hayatına da katkısı olur umarım..

bilgi de, sevgi gibi paylaştıkça çoğalır..

bol kitaplı günler diliyorum hepimize ve kitabımızın arka kapağıyla tanıştırıyorum sizi ;)


“Bana, ‘Sen kimsin?’ diye sormayın. 
Ömrü azıcık kalmış bir HİÇ’im. Ben, hiçbir şeyim, hiçbir şeyim. 
Yürek vermediğiniz, ta içinize erişemez. İnsanlara baktım ki her biri kendisine bir sevgili edinmiş. Kimi kadın, kimi erkek. Bazısı nefis, bazısı da heva. Kimi mal, kimisi de şöhret. 
Herkes o sevgiliyle ölüm anına kadar beraber olabilmiş, bazısı da kabrin başına kadar beraber bulunabilmiş, toprağa verilince ona veda etmiş. Herkes sevgilisini karanlık bir kuytuya bırakıp geri dönüyor. Düşündüm. Kendime öyle bir sevgili bulayım ki, hayatımda ve vefatımda benimle beraber olsun. Ömrüm, özüm ve sözüm üç aşk üzerine örüldü: Allah aşkı, Peygamber aşkı ve Annem. Bana kendini üç kelimeyle anlat deseler; yetimlik, yalnızlık ve yolculuk derim... Babasız kalmanın acısını imanla doldurdum, yalnızlığımda Allah’a sığındım. 
Yolculuğumu Habibullah’ın aşkına adadım.”

Veysel Karâni, ellerini kuma, alnını hırkaya dayayarak secde vaziyetine devam ederken sırtına bir ok daha geldi. Derken bir ok daha... Bir ok daha... Saplanan oklardan neredeyse sırtı görünmez olmuştu...

Kana boyanmış dudaklarından son cümlesi düştü hırkanın üzerine: “Esselamü aleyke ya resulullah…”

Bir şehit! Ne de güzel bir şehit! Görüyor musunuz, ne kadar tatlı, ne kadar huzur içinde ölüyor? Doksan yedi yıllık ömür, Allah yolunda savaşırken, şahadetle son buldu... Âşık, maşuğuna kavuşmuştu artık!

Ey bütün zamanların çıldırtan gözyaşları! Şimdi sağanak sağanak dua. 
Hilâlin sureti düşüyor suya. Ey aşka hep yalınayak koşanlar. 
Bakın gökte yıldız yıldız akıyor Esma-ül Hüsna. 
Bir tek damla şahadet kanıyla tufandır yüreğimiz. 
Şimdi aşk. 
Şimdi şahadet vaktidir.


Derdin nedir? Derdim ‘Aşk’a Yolculuk’tur. 

Ya sizin derdiniz ne ki dudağınızda derman kelimesi hiç eksik olmuyor. 
Öyle bir derdiniz olsun ki bin dermana değişmeyesiniz (!)


rotamissworld-->


13 Nisan 2012 Cuma

Kendini Yaşamak, Başkaları Adına Yaşamaktan Vazgeçmekle Başlar(!)



Hayallerin gerçekleşmediği için hayatı suçluyorsun!
Oysa hayallerimin peşinden inanarak koştum diyebiliyor musun!
Terk edildiğin için gidene kızıyorsun!
Ama O'nu gerçekten hak ettiğini düşünüyor musun?
Seni anlamadıkları için insanlara kızıyorsun
Peki kendini anlatabildiğine inanıyor musun?
Seni dünyaya getirdikleri için ailene kızıyosun!
Peki mutluluklarında seni dünyaya getirdikleri için onlara teşekkür ediyor musun?
Yazın sıcaktan bunalıyorsun, kışın soğuktan üşüyorsun!
Ama karnının doyabilmesi için mevsimlerin değişmesi gerektiğini biliyor musun?
Mutlaka her şey dört dörtlük değil hayatta
Ama hayallerinden vazgeçmene yetiyorsa, zorluklar da , sorun yok(!) zaten her şeyin olmamıştır kurduğun hayaller aslında!



Ve gerek yok hayata suç bulup vijdan rahatlatmaya!
Her zaman haklı değildir giden mutlaka da!
Tabi ki bozuklukta olabilir mayasında!
Ama hep mi gidenler suçlu bu dünya da!
Kabul ediyorum herkes insan sıfatında(!)
bazılarına insan demek bence de çok saçma!
Ve bazen çığlığınız bile duyulmayabilir onlarca!
Ama yine denemelisin anlatmalısın kendini mutlaka!
Kimsenin babası padişah değil annesi sultan!
Sadece sen değil; kimse yürümüyor zaten kırmızı halılardan!
Önemli olan anne babanı kırmadan!
hayır dualarını alabilmektir az buçukta olsa; mutlululuklarına vesile olan anne babandan!
Öyle ya da böyle bir kıl koparmalısın bu hayattan!



Cihad KÖK 
(alıntıdır)

10 Nisan 2012 Salı

İstanbul'un 'N' İyi SPA Merkezleri..


bugünlerde havalar ısınsa da içimizdeki çocuk da koşturmaya başlasa demekten alamıyorum kendimi..
havaların etkisinden çok çabuk etkilenen bir ruhaniyete sahibim..
sanki beni bulutlar yönetiyor..

yeni bir haftaya başladık..
lakin ofisteki arkadaşlarımın dün ve bugün suratları turşu satıyordu..
sadece ben mi böyleyim diye üzülürken tek tek döküldü herkes..
off..pufff..havalar düzelsin artık..
ince giyinelim artık..
ayaklarımız toprak görsün..
lahana gibi üst üste giyinmekten kurtulalım..
güneş yüzümüze gülsün..
biz de çevremizdekilere :))))

öte yandan; havalar ısında ruhumuzu güneş aydınlatsa da;
 vücudumuzu da kışın yorgunluğundan arındırmamız gerekiyor..
iş hayatına takılıp kalıp akşamları kendimizi kanepeye zor attığımız bugünlerde; 
hepimize birer SPA ne iyi gelir değil mi? 
şöyle kendimizi masörün eline bıraksak, oradan bir mistik ses ruhumuza eşlik etse;
masör bizi dinlendirirken içimizdeki mıstıkla dans etsek, fena mı olur canımmm ;))


tam bu konuda araştırma yapacakken; caferuj.com benden önce davranmış
ve 
İstanbul'daki 'N' iyi SPA merkezlerini belirlemiş, ancak fiyatlarını unutmuş..

yazımızın devamına cafe.ruj'dan alıntıyla devam ediyoruz, 
içerikte biraz değişiklikler yapıp, fiyatları da biz ekliyoruz ;))


1. Puri Spa / Fiyatı : 130 TL

İstanbul Divan Hotel’in içinde bulunan ve Doğu-Batı kültürlerinin harmanlanmasıyla yaratılan “Puri Spa”, Uzakdoğu'da eğitim alan terapistleri, hoş mimarisi, güzellik ve estetik alanında üst düzey teknoloji kullanmasıyla dikkatleri çekiyor.Saflık anlamına gelen Puri Spa’da bakımlar esnasında Aromatherapy Associates ürünleri kullanılıyor. Spa merkezine gelen misafirlere, üç çeşit esansiyel yağ ile özel bir masaj yapılıyor.Anne adaylarına özel masaj ve bakımlar da sunan merkezde, “Gül Bazlı Hamile Masajı” ve “Hamilelik Sonrasi Cilt Bakımı” gibi özel uygulamalar yapılıyor. 



2. Amrita Spa Welness - Swiss Otel 

Sanskritçe’de “iksir” anlamına gelen Amrita Spa Welness, sizi sihirli iksirlerle büyülemese de müthiş bir rahatlama ve canlanma vaat ediyor. Özel bir spa tecrübesi yaşamanız için farklı paket programlar sunan merkezde; masaj paketleri dışında yüzme havuzları, jakuzi, hamam, sauna, buhar banyosu gibi hizmetlerden de yararlanabilirsiniz. 

Rezervasyon : (90) 212 326 81 81





3. The Ritz-Carlton Spa / Fiyat : 170 TL

The Ritz-Carlton, Spa eşsiz konforu ve sükunetiyle, konuklarına adeta cennetteymiş hissi veriyor, günlük yaşamın stres ve güçlüklerini silip yerine dinginliği ve güzelliği getiriyor. Burada konuklara Doğu ve Batı’nın sırlarını sunan bakım ve terapiler uygulanıyor. 

Spa’nın en çarpıcı özelliği olan otantik antik su terapisi geleneğini huzurlu ortamında sürdürüyor. 10 bakım odasında sunulan ayrıcalıklı masaj ve bakımları, sauna, jakuzi ve kapalı havuz gibi olanaklar tamamlıyor. 24 saat açık donanımlı Fitness Center, zihin ve beden sağlığını daha da geliştiriyor. 

45 dakika süren volkanik kil maskesi ile cilt bakımı + Sauna, jakuzi, kapalı havuz ve Fitness Center kullanımı 170 TL.




4. Aliva Spa 

İstanbul’a 45 dakika mesafedeki Güral Sapanca Wellness’ın içinde yer alan Aliva Spa, size “hepsinden istiyorum” dedirten bir hizmet sunuyor. 
 İster sıcak ayurveda yağının kullanıldığı Shirodhara Masajı, ister Hawaii adalarındaki şamanist “Kahuna” şifacıları tarafından “tapınak masajı” olarak krallara yapılan Lomi Lomi masajı… 
Özel masajlar dışında sıcak taş terapisi, aromaterapi, thai, shiatsu, Bali masajı ve refleksoloji masajı gibi terapiler arasında kararsız kalıp, hepsini denemek isteyeceksiniz!



6 Nisan 2012 Cuma

Vermeyince Mabud, Neylesin Sultan Mahmud (!)



Sultan Mahmut kılık kıyafetini değiştirip dolaşmaya başlamış. Dolaşırken bir kahvehaneye girmiş oturmuş. Herkes bir şeyler istiyor. Tıkandı baba, çay getir. Tıkandı baba, oralet getir. Bu durum Sultan Mahmut un dikkatini çekmiş. Hele baba anlat bakalım, nedir bu Tıkandı baba meselesi? Uzun mesele evlat, demiş Tıkandı baba
Anlat baba anlat merak ettim deyip çekmiş sandalyeyi. Tıkandı baba da peki deyip başlamış anlatmaya;


"Bir gece rüyamda birçok insan gördüm ve her birinin bir çeşmesi vardı ve hepsi de akıyordu. Benimki de akıyordu ama az akıyordu. 
"Benimki de onlarınki kadar aksın" diye içimden geçirdim. 
Bir çomak aldım ve oluğu açmaya çalıştım. 
Ben uğraşırken çomak kırıldı ve akan su damlamaya başladı. 
Bu sefer içimden " Onlarınki kadar akmasa da olur, yeter ki eskisi kadar aksın" dedim ve uğraşırken oluk tamamen tıkandı ve hiç akmamaya başladı. 
Ben yine açmak için uğraşırken Cebrail göründü ve Tıkandı baba, tıkandı. 
Uğraşma artık, dedi". 


O gün bu gün adım "Tıkandı baba" ya çıktı ve hangi işe elimi attıysam olmadı. Şimdi de burada çaycılık yapıp geçinmeye çalışıyoruz.Tıkandı baba nın anlattıkları Sultan Mahmut un dikkatini çekmiş. Çayını içtikten sonra dışarı çıkmış ve adamlarına:


- Her gün bu adama bir tepsi baklava getireceksiniz. Her dilimin altında bir altın koyacaksınız ve bir ay boyunca buna devam edeceksiniz. 


Sultan Mahmut un adamları peki demişler ve ertesi akşam bir tepsi baklavayı getirmişler. Tıkandı babaya baklavaları vermişler. Tıkandı baba baklavayı almış , bakmış baklava nefis. 


"Uzun zamandır tatlı da yiyememiştik. Şöyle ağız tadıyla bir güzel yiyelim" diye içinden geçirmiş. 

Baklava tepsisini almış evin yolunu tutmuş. Yolda giderken "Ben en iyisi bu baklavayı satayım evin ihtiyaçlarını gidereyim" demiş ve işlek bir yol kenarına geçip başlamış bağırmaya:

Taze baklava, güzel baklava ! 

Bu esnada oradan geçen bir Yahudi baklavaları beğenmiş. Üç aşağı beş yukarı anlaşmışlar ve Tıkandı baba baklavayı satıp elde ettiği para ile evin ihtiyaçlarının bir kısmını karşılamış. Yahudi baklavayı alıp evine gitmiş. Bir dilim baklava almış yerken ağzına bir şey gelmiş. Bir bakmış ki altın. Şaşırmış, diğer dilim diğer dilim derken bir bakmış her dilimin altında altın. Ertesi akşam Yahudi acaba yine gelir mi diye aynı yere geçip başlamış beklemeye. Sultanın adamları ertesi akşam yine bir tepsi baklavayı getirmişler. Tıkandı baba yine baklavayı satıp evin diğer ihtiyaçlarını karşılamak için aynı yere gitmiş. Yahudi hiçbir şey olmamış gibi Baba baklavan güzeldi. Biraz indirim yaparsan her akşam senden alırım, demiş. Tıkandı baba da Peki, demiş ve anlaşmışlar. Tıkandı babaya her akşam baklavalar gelmiş ve Yahudi de her akşam Tıkandı baba dan baklavaları satın almış. 

Aradan bir ay geçince Sultan Mahmut; Bizim Tıkandı babaya bir bakalım, deyip Tıkandı baba nın yanına gitmiş. Bu sefer padişah kıyafetleri ile içeri girmiş. Girmiş girmesine ama birde ne görsün bizim tıkandı baba eskisi gibi darmadağın. 

Sultan;

-Tıkandı baba sana baklavalar gelmedi? mi, demiş.
-Geldi sultanım,
-Peki ne yaptın sen o kadar baklavayı?
-Efendim satıp evin ihtiyaçlarını giderdim, sağolasınız, duacınızım.



Sultan şöyle bir tebessüm etmiş.

Anlaşıldı Tıkandı baba anlaşıldı, hadi benle gel, deyip almış ve Devletin hazine odasına götürmüş.


- Baba şuradan küreği al ve hazinenin içine daldır küreğine ne kadar gelirse hepsi senindir, demiş. 


Tıkandı baba o heyecanla küreği tersten hazinenin içine bir daldırıp çıkarmış ama bir tane altın küreğin ucunda düştü düşecek. 

Sultan demiş;

- Baba senin buradan da nasibin yok. 
Sen bizim şu askerlerle beraber git onlar sana ne yapacağını anlatırlar demiş ve askerlerden birini çağırmış.
Alın bu adamı Üsküdar ın en güzel yerine götürün ve bir tane taş beğensin. 
O taşı ne kadar uzağa atarsa o mesafe arasını ona verin demiş. 


Padişahın adamları "peki" deyip adamı alıp Üsküdar a götürmüşler. Baba hele şuradan bir taş beğen bakalım, demişler. 


Baba:
-Niçin, demiş. 

Askerler :
- Hele sen bir beğen bakalım demişler. 

Baba şu yamuk, bu küçük, derken kocaman bir kayayı beğenip almış eline
Ne olacak şimdi, demiş.

Baba sen bu taşı atacaksın ne kadar uzağa giderse o mesafe arasını padişahımız sana bağışladı.demiş. adam taşı kaldırmış tam atacakken taş elinden kayıp başına düşmüş. Adamcağız oracıkta ölmüş. Askerler bu durumu Padişaha haber vermişler. İşte o zaman Sultan Mahmut o meşhur sözünü söylemiş;


"VERMEYİNCE MABUD,
NEYLESİN SULTAN MAHMUT"

(alıntıdır)

3 Nisan 2012 Salı

Her Güne 1 Bilgi : Avrupa Birliği Ülkeleri (!)


Çalışma saatlerinden arta kalan öğle aralarında bizim hurilerle oturup sohbet ediyoruz, 

Ecoş diyor ki
- kızlar geçenlerde başıma bi olay geldi, ablamla oturduk konuşuyoruz..
konu nerden geldiyse birden Avrupa Birliği'ne geldi, ablam yoksa sen üye ülkeleri ezbere bilmiyor musun? bana göre bütün üniversite mezunlarının ezbere bilmesi gerekiyor diye de eklemiş, 
merak ettim yoksa hepiniz biliyor musunuz? :))) 
masadaki herkes üniversite mezunu, iktisat, işletme, istatistik :)
baktık ki maalesef tamamı kimseden çıkmadı..

buradan yola çıkarak; bu başlığı açıyorum..


Her Güne 1 Bilgi : Avrupa Birliği Ülkeleri (!)
(dersime biraz çalıştım, bakalım 27 ülke'yi sıralayabilecek miyim?)

1. Almanya
2. Avusturya
3. Bulgaristan
4. Belçika
5. Çek Cumhuriyeti
6. Danimarka
7. Estonya
8. Fransa
9. Finlandiya
10. Hollanda
11. İngiltere
12. İsveç
13. İrlanda
14. İspanya
15. İtalya
16. Kuzey Kıbrıs Rum Kesimi
17. Letonya
18. Litvanya
19. Lüksemburg
20. Malta
21. Macaristan
22. Polonya
23. Portekiz
24. Romanya
25. Slovakya
26. Slovenya
27.Yunanistan 

işte bu kadar :)))




haritamızı da ekliyorum, 
üye olmayan ülkelerin listesini de size bırakıyorum ;)







rotamissworld -->


2 Nisan 2012 Pazartesi

Bir Mum da Siz Yakın, Yakınlaşın ;)


bloğumda;
cansız gözüken ama hayatımıza "can katan" objelerin de yer alması gerekiyor diye düşünüyorum 
veeeee.. 
bi "obje" takılıyor aklıma..
evet evet diyorum onları yazmalıyım..

hayatımızda önemli günlerde karşımıza çıkar onlar..

kimi zaman gözümüzü kapayarak;
kimi zaman duygusallaşarak, dilek tutarak;
kimi zaman aydınlıktan saklanmak istediğimiz romantik anlarda;
kimi zaman da mutluluğumuzu yanımızda birileriyle paylaştığımız anlarda;
eşlik ederler bize..

 hadi bakalım bi bilmece? acaba nedir nedir ? =)

'MUM'lardan bahsediyorum (!)




mumlar; hem hayatımıza, hem evimize dekoratif amaçlı olarak renk katan öğelerdir.

kafanızı dinlemek istiyorsunuz diyelim; ışıkları söndürün yakın bir mum! ne kadar rahatladığınızı göreceksiniz..


doğum gününüz ama sizi kimse hatırlamıyor sanıyorsunuz bi bakmışsınız bikaç mum!
kısacası mutlu etmek veya mutlu olmak istediğimiz zamanlarda illa bir mum var yanımızda..
her ne kadar cansız gözükseler de ne kadar da CAN'dırlar öyle değil mi?






(http://www.horizonmum.com/asp/group/1/Dekoratif-Mumlar)




hayatınıza renk katan mumunuz da, ışığınız da eksik olmasın..
hafta başı yazımız olsun diyorum ve sizleri onlarla baş başa bırakıyorum ;)





iyi bir hafta geçirmemiz dileğiyle..


rotamissworld-->